Papatya Falı Hikayesi

Papatya denildiğinde herkesin aklına gelen ilk şey “seviyor, sevmiyor” kelimeleri olabilir. Hayatında en az bir kez papatyalarla bu fala bakmayan yoktur herhalde. Herkes için klasik bir hareket olarak bilinen papatya falının kendine özgü bir hikayesi var.

Papatya denildiğinde herkesin aklına gelen ilk şey “seviyor, sevmiyor” kelimeleri olabilir. Hayatında en az bir kez papatyalarla bu fala bakmayan yoktur herhalde. Herkes için klasik bir hareket olarak bilinen papatya falının kendine özgü bir hikayesi var.

Kendi kendinize baktığınız papatya falları ile küçük heyecanlar yaşamış olsanızda asıl hikayeyi merak ediyor olabilirsiniz. 

İşte papatya falının gerçek hikayesi;


Günlerden birgün güzelliği ile göz kamaştıran bir kelebek kozasından çıkmış ve üç günlük ömrünü  yaşamak için dağlara doğru yol almış. Kelebeğin kendine hayran bırakan kanatları ve eşsiz desenleri gittiği her yere onunla birlikte ulaşmış ve doğaya karışmış. Kelebek dağlardan kırlara doğru uçup konarken papatya da onu seyre dalmış. Kelebek bir anda papatyanın dikkatini çekmeye ve ilgi alanına girmeye başlamış. Artık kelebek dağlarda değil papatyanın etrafında dönüp duruyormuş.

 


Birlikte üç gün geçiren papatya ve kelebek için ayrılma zamanı gelmiş çatmış. Beraber onca zaman geçiren papatya ve kelebek bir türlü gerçek duygularını birbirine anlatamamış ve son ana kadar beklemişler. Durumu kötüleşen kelebek daha fazla dayanamayarak duygularını açık edip vedalaşmaya  karar vermiş ve sevgi sözcükleri bir bir ağzından dökülmeye başlamış. Durum karşısında şaşkınlık geçiren papatya veda sözcüklerine anlam verememiş. Kelebek ise son anda 3 günlük ömrü olduğunu ve bugünün son olduğunu söylemiş. Kelebek için son nefesler sayılmaya başladığında ise papatyaya; “Seni … seni seviyorum” diyebilmiş. Üzüntüsünü ve şaşkınlığını gizleyemeyen papatyanın tek sözü ise “bende” olmuş. 

 


Kelebeğin yaşamının son bulması ile birlikte papatya artık eski canlılığını ve neşesini koruyamaz hale gelmiş .Sürekli kelebeği ve son sözcüklerini düşünen papatya, belli bir süre sonra cansız ve üzgün bir hal almış. Zamanla  kuruyan papatyanın her bir yaprağı tek tek dökülmeye başlamış. Yapraklarını hüzünle döken papatya her düşüşte sadece şu kelimeyi söyleyebilmiş “seviyormuş”. 

Bu hikayeden sonra artık yaprakları düşen papatyalar klasikleşen bir öykünün baş kahramanı olarak anılmaya başlanmış. Bu nedenle günümüzde papatyalar ve yaprakları “seviyor, sevmiyor” heyecanı arasında bir bir koparılıyor. 

whatsapp facebook twitter linkedin pinterest


Benzer Makaleler